Günlerden pazartesi, aylardan Şubat...
Malum şubat ayı darbelerin, şehadetin ayı...
Sosyal, siyasal, dinsel tüm acılar şubata bağımlı...
Bunca meselenin içinde yürek ülkelerimiz kimsenin umûrunda değil...
Darbelerle harabeye dönen yürekler...
Geri gelmeyen zaman ve onca şey...
''Bir kez daha yaşasam geçmişi, aynı hataları yapmam!''
dediğiniz söylemler...
AMA BİR DAHASI YOK!
Ne giden ne yaşanan geliyor geri...
İnsanlar bilmiyor merhameti ve bilmiyoruz SEVMEYİ...
Sandıklarımızın yanılgıları birer birer vuruyor bizi
vuruyor fakat öldürmüyor
ki çoğu zaman öldürmüyor da sadece süründürüyor...
Yaza yaza, yaz da gelir mi dersiniz?
Ne zamana kadar yazar, ne zamana kadar söyler insanın dili?
Boşluğa konuşmak çoğu zaman... Niçin?
Niçin bunca konuşup susmak?
Sorular cevapsız, yazılar anlamsız bazen...
Hayat, iman ve cihad...
İman olmasa insan yitirir şuurunu çoğu zaman... Azıcık da olsa bizi kurtaran imanımız var şükür ve
Cihad... Kendi kalplerimizle...
Kendimizi yenmek adına savaşımız...
ve kavgamız yalnız kendimizle yine...
Küskünlüğümüz, kırgınlığımız kendimize...
İnsanlara kırılmak da bir yere kadar.
Onları 'insan' olarak muhatap alan kalbimize kırgınlığımız...
Herkes kendine yakışanı yapıyor.
Evet herkes derken ayırmıyorum kendimi de...
Şarkı da denilen gibi bazen yaşamın özeti:
Durumlar böyle yabancı...
Bazen ne söylesen yetmez. Çoğu zaman söyleyeceklerini bir şarkıda, bir şiirde buluverirsin...
Çok şarkı, şiir, türkü geçti içimden.
Ve yaşadık bazen bir şarkıyı, bazen bir şiiri en dibine kadar.
Hepimiz yani, hepimiz yaşadık.
Ve herkesin acısı gibi, yaşadığı da kendine...
Acı da göreceli... Allah dağına göre kar veriyor, boşuna değil hiçbir şey...
İmtihan denen burada, işte tam da burada başlıyor.
Evet bilinç, bilmek ayrı.
Uygulayabilmek apayrı...
Hayat devam ediyor ve yaşamak için sebeplerimiz çok...
Yazmak için de...
Ölüp gidince değere binecek bir çok yazı yazıyoruz belki...
Ahmed Arif gibi yazdıklarımızı basan, yayımlayan olur mu bilmiyorum...
Görünenin ardında gizlediğimiz onca yazı...
VE ACI...
VE ACI...
Küllere mi gider, güllere mi dersiniz...
Ya da okuyup nasiplenenlere mi...
Yazmak da fayda vermiyor bazen,
yaz yaz yaz... kime ?
yaz yaz yaz... kime ?
Dağlara taşlara seslensem dile gelir, cevaplardı beni... diyor ya şair.
KOCA bir hiçe yazmışlığımız da elbet boşa değil. Cevapsız kalan mektuplar, konuşmalar...
Hiçbiri boşuna değil. Biliyoruz.
Vasiyet yerine geçer belki, belki kıymete biner biz buralardan gidince...
Bir hoş seda kalır mı ardımıza bilmem ama bir dua eden çıkar belki...
-öylesine, güne. geceye. düne. bugüne.
22'sine ve 21'ine...
ve hayata.şubata.insanlığa...
ve hayata.şubata.insanlığa...