21 Mart 2016 Pazartesi

Onur da ağlar be çocuk!

''Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda''

Anne gibi yaşamak düşenlerin payına, yaramaz çocukların imtihanları bırakılmış.
Çocuklar hassas ve içli ama duyarsız ama düşünmeden yaşayan...
Anne hep şefkatli, merhamet kokan...

Kırılan kalpler gibi darmadağın edilmiş ve parçalanmış gururlar.
Hiçe sayılan onur ve saygınlık.
Gözyaşları cabası...
Sonra bir gün dayanamaz,
ağlar. Oturur bir de hüngür hüngür...

Onur da ağlar be çocuk,
hem de utanmadan!

Ustura ağzında can verir güllerin pembesi
Allayıp pullayıp mezarına defnedilir
Uçan kuşlar, gökler, denizler...
Bir şarkının ölümsüz ritminde dirilir.
Bir çocuğun ellerinden yıldızlar yere serilir...

Bir çocuğun merhametsiz elleri...

Kaldığı yerden başlayamayan,
kaldığı yerde de duramayan,
tuhaf bir dilemma bekçisi,
meçhul karanlıkların sahibesi,
-tıpkı çocuklar gibi- hassas, içli, hisli...

Her gece beyninde doğum sancıları...
Suyu gelmiş duygularının, bir türlü çıkaramadığı kelimelerin,
iniltilerle can vererek doğması...
Bazen de onlarca babasız doğurduğu mısralar...
Daha doğuştan kadersiz!

Narkoz etkisi bazı şiirler ve sonrası,
bunlar hep yarım kalmaların ağrısı...

Yeniden' lere yenilenlerin ve kaldığı yerden başlayamayanların,
bu belki de acısı...

Şikayet etmekten yorulmadık be şair. 

                                               Beyza Sönmezocak

-izdihamın11.sayfasınaithafedilmişyazı'm-

şiirden azıcık;


''...
Çaresizlikle merhamet bir arada olmamalı
dediğimde
saçlarımı
usturaya niçin vurduğumu

şimdi sen
pişman olmaktan yorulmuş bedenimi
gidemediğim için kendime
çok fazla kavşaklar biriktiren
ve, ve, ve
apranaxlara konu olan baş ağrılarımı
şuramı, göğsümü,
yani kusarak yavrusunu doyuran kartalların rabbine
şikayet ettim
kahrol diye
kahrol diye''       - Bülent Parlak


                    şairkadınçocuk
                     
içimizizdiham
                    buyur
maz
                    mısın
-ız ?
.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder